Çarşamba Söyleşilerinin bu haftaki konuğu Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Zeliha Gider Büyüközer oldu. Herakleia’nın Kutsal Alanları konulu bir sunum gerçekleştirildi. Prof. Dr. Zeliha Gider Büyüközer “Latmos Dağı’nın güneybatı eteklerine, günümüzde Bafa Gölü’ne dönüşen Latmos Körfezi’nin kıyısına kurulan Herakleia antik kentinde 2021 yılında başlayan kazı çalışmaları, kentin Hellenistik, Roma, Geç Antik Çağ, Bizans ve Beylikler Dönemi’ne dair önemli veriler sunmuştur. Kutsal Dağın yamacında yer alan kentin kutsal alanları da sayıca fazladır.
Herakleia’da kentin ana tanrıçasına adanan Athena Latmia Tapınağı ile Endymion Tapınağı iyi bilinen yapılar arasında iken bugüne kadar bulunan yazıtlarda adı geçen tanrı ve tanrıçalardan Zeus Labraundos, Aphrodite, Hekate, Apollon ve Hermes’in kült yapıları, bunların yeri ve planı ile ilgili bilgiler sınırlıdır. Kazı çalışmalarında elde edilen veriler, hem mevcut kutsal yapıların kullanım evrelerinin belirlenmesine katkı sağlamış hem de yeni kutsal alanların lokalizasyonu için yol gösterici olmuştur.” Dedi.
Latmos ve Herakleia örneğinde olduğu gibi aynı bölgede hem eski hem yeni kente çok ender rastlanıldığını, kentin ilk kez Richard Chandler tarafından keşfedildiğini, bilimsel çalışmaların Theodor Wiegand tarafından yapıldığını, bölgede kapsamlı yüzey araştırmaları yapan Anneliese Peschlow’un yaptığı keşifleri, 2021 yılında Milas Müzesi Müdürlüğü başkanlığındaki Herakleia’da kurtarma kazılarına başladıklarını ve günümüzde 12 aylık kazı statüsünde devam edildiğini söyledi.
Kazılarda ortaya çıkarılan eserleri, yazıtları, kentin kuruluşu ile olasılıkları anlatarak, yazıtlardaki mektuplar konusunda bilgiler verdi. Hava ve Yağmur Tanrısının Kültü Tekerlek Tepe, Karadere Kutsal Alanı, Bağarcık Zeus Akraios Tapınağı, Herakleia Athena Latmia Kutsal Alanı, Endymion Tapınağı’ndan çıkarılanlar ve mozaikler anlatıldı. Aphrodite Kutsal Alanı olduğu tahmin edilen alandaki çalışmaların devam ettiği bildirildi. Endymion Tapınağı’nın önemini, Selene ve Endymion mitolojisinin sanata yansımalarını fotoğraflar üzerinden gösterdi.
Prof. Dr. Zeliha Gider Büyüközer bölgenin değerlerini şöyle sıraladı;
Tarihsel Değeri: Latmos Dağı MÖ 6500/6000’den günümüze kadar kesintisiz yerleşime sahne olduğundan, 8500 yıllık bir kültürel geçmişe sahiptir.
Dini-Kutsal Değeri: Latmos Dağı, Neolitik Dönem’den Orta Çağ’a kadar Anadolu’daki kutsal dağlardan biridir.
Doğal Değerleri: Latmos Dağı benzersiz bir coğrafyası ve 500 milyon yıllık kaya oluşumlarıyla önemli bir doğal peyzaj oluşturur. Ayrıca bölge, ekosistem ve habitat çeşitliliğine; kumullar, lagünler, tombololar ve kıyı kordonları gibi ilginç jeomorfolojik oluşumlara sahiptir. Bölge, 16’sı endemik 325 bitki türü ile 261 kuş, 22 sürüngen ve 19 memeli türüne ev sahipliği yapmaktadır.
Arkeolojik Değerleri: Bölgede bulunan tarih öncesi kaya resimleri, tema ve üslup açısından olağanüstüdür. İlk kez insan yaşamının konu edilmiş olması bakımından da Avrupa ve yakın çevredeki çağdaşlarından ayrılmaktadır. MÖ 2. bin sonunda kurulan Latmos Antik kenti ile MÖ 300 civarında kurulan Herakleia antik kenti ve Bizans Dönemi’ne tarihlenen manastır kompleksleri ile oldukça geniş tarih yelpazesi sunan kültürel miras kalıntılarına sahiptir.
Ekonomik Değerleri: Herakleia, bölgede kurulacak olan kültürel rotanın bir parçasını oluşturma potansiyeline sahiptir. Turizm, yerel halka ek gelir fırsatları sağlamaktadır. Alanda başlayan Arkeolojik kazılar Kapıkırı köyü ile çevre yerleşimler için istihdam olanakları sağlamıştır. Yapılacak olan temizlik, çevre düzenleme, kazı ve restorasyon çalışmaları, kentin daha fazla tanınmasını sağlayarak, ziyaretçi sayısında ciddi artışa neden olacaktır. Bu da bölge halkının istihdamına ve ekonomisine yansıyacaktır.
Eğitim Değerleri: Latmos Dağı’ndaki kaya resimleri, arkeoloji bölümlerinde Prehistorya ana bilim dalı öğrencileri için oldukça önemlidir. Hem tema hem de stil bakımından çağdaşlarından ayrılan bu örnekler dünya genelinde arkeoloji eğitiminde ders olarak anlatılmaktadır. Herakleia antik kenti hem planlaması hem de önemli dini ve kamu yapılarıyla arkeoloji bölümlerinde okutulan “Hellenistik Mimari” dersinin ana konularından birini oluşturmaktadır. Bizans yerleşiminin manastır kompleksleri, kiliselerin bir bölümü veya bir cephenin tuğla dekorasyonu, Bizans Dönemi’ne ait inşaat teknikleri açısından eğitim değerine sahiptir. Örneğin, Kahve Asar Ada Manastırı’nda bulunan Katholikon, bir kilisenin sadece ziyaretçiler için değil, öğrenciler için de eğitici bir bölümünü göstermektedir.
Yapılan sunumdan sonra konukların sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Zeliha Gider Büyüközer’e, Aydın Arkeoloji Müzesi eski müdürü Yılmaz Akkan ve müze araştırmacısı Aynur Akkan tarafından EKODOSD’un teşekkür belgesi takdim edildi.
EKODOSD/KUŞADASI